The Beauty Inside(2018)


Konusu; ayda bir bir hafta olmak üzere düzenli bir şekilde vücudu değişen bir kadın ve yüzleri tanıyamayan bir adam.

Dizi 2015 yılında çekilmiş aynı isimli filmden uyarlama, film ise 2012 yılında çekilmiş aynı isimli Amerikan mini-dizisinden uyarlama. Filmin uyarlamasında mini dizinin senaryosuna çok bağlı kalnımış olsa da dizide bu senaryodan kopulmuş. Ki zaten o senaryoyla 16 bölümlük bir dizi yapmak pek mümkün değil. Ama senaryonun değişmesi de altındaki anlamı kaybetmesine yol açmış bence. Hatta bence altındaki anlamı yeniden kazandırmak için yüzleri tanıyamayan bir adam eklenmiş hikayeye. Altındaki anlam, vermek istediği mesajsa çok basit zaten, insanın dış görünüşü değil içindeki önemlidir.

Filmi izlediğimde çok beğenmiştim. Tabi o kadar sevdiğim ünlü oynuyor, beğenmemek ne mümkün. Ama izleyeli uzun zaman olduğundan unutmuşum tamamen. Filmin de uyarlama olduğunu bu yazıyı yazmadan önce, diziyle alakalı şeylere bakarken gördüm. Ve hemen oturdum izledim tabiki mini diziyi. 6 bölümlük dizinin birleştirilmiş halini youtube'da bulmak mümkün, zaten epi topu 40 dakika, izlemek isterseniz tavsiye ederim.
Uyarlana uyarlana bi hal olmuş senaryo Filme uyarlandığında uzatalım derken biraz sorunsallar çıkmış, dizi zaten tamamen çarpık bir senaryo. Yine de filmi de diziyi de çok beğendiğimi tekrar söyleyeyim, yanlış anlaşılmayayım.


Ana fikir şu; her sabah kalktığından başka biri olan bir insanı sevebilir misin? Çünkü eğer insanın dış güzelliği önemli değilse sevebiliyor olman lazım. Ama biraz düşününce; gerçekten çok zor. Filmde bu konunun üstünde biraz daha uzun süre duruyor, kadının çektiği zorluklar daha belirgin. Psikolojik olarak rahat edebileceiğiniz bir durum değil yanınızdaki insanın her sabah farkli bir yüze sahip olması. Ya tanıyamazsam? Ki tanımak mümkün değil. Kadının kendi içinde verdiği savaşı da görüyoruz filmde, mini dizideyse daha hızlı geçiyor bu süre. Bu açıdan filmi daha da iyi bulduğumu söylemem lazım.
Dizide ise uyuyup uyanmasından bağımsız ayda bir değişen bir kadın var elimizde. Neden senaryonun değiştiğini anlıyorum. Dizide başrol sürekli değişse, her bölüm farklı biri olsa tutarlı olmayacaktı; belki 16 bölüm boyunca yüzlerce oyuncu görmemiz gerekecekti. O formata uygun değil yani senaryo. Ayrıca başrol bir kadın olmadığı zaman insanlar empati kuramayacaktı. Ama senrayo böyle olduğunda karşıdaki insan için herşey daha kolaylaşıyor bence. Çünkü aslolan bir yüzü var sevdiğinin. Ama arada bir o yüz kayboluyor. Yani tanımlayabiliyorsun o kişiyi. Tabiki normal bir insanla birlikte olmak kadar kolay değil ama yine de ben olsam ben de kabul ederdim mesela sevdiğim birini o şekilde. Tam da burada adamın yüz körlüğü devreye giriyor. Seni yüzünle tanımlayamıyorum ama yine de seviyorum diyor. Hepimiz de eriyoruz tabi 
Kadının oyuncu olması fikriyse bana bir miktar gerçeklikten uzak geldi. Böyle bir insanın nasıl olur da oyuncu olacak kadar kendine güveni olur bilemiyorum. Ama iyi toparlamışlar fikri, sürekli setlerden kaçan sürekli skandalı çıkan bir oyuncu. 

Yeter bu kadar karşılaştırma, burada olmamızın sebebi olan diziye odaklanalım daha çok 
Başrolde Lee Min Ki ve Seo Hyun Jin var. Lee Min Ki yıllardır çok sevdiğim bir aktör. Çok fazla işini izlemedim, dürüst olalım. Ama izlediğim herşeyinde kendisine bayıldım. Seo Hyun Jin ise dizide oynadığını duyunca 'izlemesem mi bu diziyi?' diye düşündüren insanlardan. Ama tabiki Lee Min Ki olduğu için kendimi tutamadım izledim.
Seo Hyun Jin de hiç rahatsız etmedi beni. Diğer dizilerinde sorun neydi bilmiyorum ama çok sinir bozucuydu oyunculuğu. Burada çok beğendim kendisini. Ayrıca bi güzelleşmiş mi ne olmuş, saçlar falan yakıyordu. Yüzüne de bişeyler yaptırmış bence. Gerçi ben çok bilmiyorum böyle şeyleri, kimseye çamur atmayalım 
Bence dizinin sorunu, o malum kazayla Han Se Gye'yi bağdaştırmış olması. Gereksiz, vıcık vıcık, kalite düşüren bir senaryo hatası bence. Diziyi 16 bölüme tamamlayalım derken cılkını çıkartmışlar. Ya da adam da sonunda iyileşsin tam mutlu son olsun diye uğraşırken çok saçmalamışlar. Bütün o ağlamalar "hayır seninle olamam"lar "hayır herşey sana değer"ler . Bıktım arkadaşlar, bıktım anlıyor musunuz? Geçtim oraları zaten hep, izlemedim. Ama çok sinir etti beni. Ne gerek var yani şimdi buna? 
Son bölümü sevdim ama, çok güzel bir son bölümdü. Tam görmek istediğimiz şey, herkes oturmuş eğleniyor, oyun oynuyor sohbet ediyor. Sekreterin evindeki sahneden bahsediyorum. Güzeldi yani.
Ama dizinin verdiği herkes iyileşir mesajı hoşuma gitmedi, hani herkesi olduğu gibi kabul etmeliydik? Ama iyleştirdiniz siz herkesi?! Adam zaten düzeldi, kıza da artık çok değişmiyor dendi. EE ne oldu şimdi? Nerde bütün o alt metin? O sonla bütün senaryoya ayıp ettiniz bence. Ben herkesin olduğu gibi kaldığı günlük hayatlarından bir bölümünü izlemeyi tercih ederdim son bölümde. 


Bu tarz köpekleri çok sevmem ama baya tatlıştı şu köpekçik. Dayanamadım bi ssini aldım :D Evet bence bu kadar yeter. Daha uzun yazmak istedim, daha çok seyleyeceğim şey vardı aslında diziyle alakalı ama zaten yeteri kadar uzun oldu. Buraya kadar okuduysanız teşekkür ederim :) Size dizinin son bölümünden aldığım bir iki gif bırakıyorum, severseniz alın tepe tepe kullanın :)












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

My ID Is Gangnam Beauty

I, Tonya

Let's Eat 3